27 Mart 2014 Perşembe

Danila ve Zoey Deutch Interview Rusya Dergisinin Nisan Sayısında + Röportaj


Zoey Deutch, Danila'ya gerçek duyguları, aşkları ve evlenip, aile kurma ihtimali hakkında sorular sordu.

Zoey Deutch: Vampir Akademisi Los Angeles'ta galasını yaptı, Dubrovsky ise çok yakında Rusya'da vizyona girecek. Söyle bakalım kimdir bu Dubrovsky denilen herif? (gülüyor) Çünkü gerçekten bilmiyorum.

Danila Kozlovsky: Klasik bir hikaye, yani demek istediğim klasik bir Rus romanı. Vladimir Dubrovsky, Rus yazar, şair Alexander Puşkin'in tamamlanmamış olan bu romanın ana karakteri. Ve okul normlarında konuşacak olursak bu film bizim rastgele seçtiğimiz bir sunum. Bu arada ben de senden bana bir şeyi açıklamanı isteyeceğim.

Zoey: Dökül bakalım.

Danila: Amerikan rüyası nedir? Hala var olan bir şey mi? Eğer öyleyse, bunu Amerika'da mı deneyimlemek lazım?

Zoey: Açıkçası Amerikan rüyası; eşitlik, demokrasi ve maddiyatın iyileşmesi durumu. Ülkemi seviyorum ve gurur duyuyorum ama Amerikan rüyasının hala var olduğundan emin değilim. Sinemada var olduğu kesin. Peki sinema senin için ne ifade ediyor?

Danila: Bence sinemanın bize verdiği en önemli şey; ölümsüz insanlar ve gerçek mücizeler yaratma fırsatı. Peki senin için ne ifade ediyor?

Zoey: Yabancı insanlara hikayeler anlatmak, onlara ulaşmak, hayatlarını etkilemek ve ruhlarını canlandırmak gibi muhteşem bir fırsat, muazzam bir hediye. 

Danila: Peki diyelim ki sana hayvana dönüşme şansı tanıyan bir yetenek armağan edildi. Hangi hayvanı seçerdin?

(Zoey gülüyor)

Danila: Cidden ilgimi çekti! Sen çiftlikte yaşayan bir kızsın. Doğa ve hayvanlarla iç içe büyüdün. Los Angeles'ın Mowgli'si gibisin. Şimdi söyle bakalım insan olarak doğmasaydın ne olurdun?

Zoey: Şey ben ruh hali değişken, aktif ve hareketli biriyim. Çok inatçıyım, her zaman ne istediğimi ve onu nasıl elde edeceğimi bilirim.

Danila: Kulağa bir kedi gibi geliyor.

Zoey: Ama diğer yandan uysal bir kalbim var, arkadaş canlısıyım, sadığım ve lezzetli yiyecekleri seviyorum -ve sanırım bunlar da kulağa bir köpeğin özellikleri gibi geliyor. Fakat daha derinlere inersek sanırım ben toprak canlısı olamam, daha çok su olabilirim. Yunus mesela. İyi bir hayalgücüm var, şevkatliyim ve ilgiyi seviyorum. Ve tabii ki sesim çok yüksek çıkıyor (yüksek sesle gülüyor).

Danila: Çok haklısın (gülüyor).

Zoey: Danila, karakterinden rahatça çıkabiliyor musun? Yani, mesela oyun sahneledikten ya da film çektikten sonra eve gittiğinde karakterinden sıyrılman zor oluyor mu?

Danila: Bu yaklaşımın sanki olayı anlamamış biri gibi, tiyatro ve sinema iş ve hayatı eş zamanlı yaşama şeklidir. Ben özel hayatımla profesyonel hayatımı birbirine karıştırmamaya özen gösteriyorum. Eve asla karakterimi götürmem. Yakınım olan insanların bundan dolayı rahatsızlık duymasını istemiyorum. Fakat bir diğer şey de işimin 24 saat sürmesi, durmaksızın. Rolünüz hakkında düşünürsünüz, repliklerinizi kendi kendinize tekrarlarsınız, sahneleri kafanızda canlandırırsınız ve hatta içsel diyaloglar yaşarsınız. İşte bu benim yaşam tarzı dediğim şey. Bu kontrol edilemez.

Zoey: Harika bir aktörsün, seni seviyorum. Özür dilerim, kendime hakim olamadım (gülüyor). Öpüşme sahnesini hatırlıyor musun? Makyajım tişörtünde leke bırakıyor diye sürekli üzerini değiştirmek zorunda kalıyordun. Güzel anılar. Her zaman şöhretle birlikte gelen o stres ve baskıyla nasıl baş ediyorsun?

Danila: Ah hayır Zoey, şimdi sadece aşk hakkında konuşacağız. Sen başlattın.

Zoey: Harika! İlk aşkını hatırlıyor musun?

Danila: İlk aşkıma, bütün çocukluğumu geçirdiğim Moskova'daki apartmanımızın bahçesinde vurulmuştum. Göz kamaştırıcı bir kızdı -o zamanlar öyle düşünüyordum- ve her zaman kocaman bir çoban köpeğiyle dolaşıyordu. O 9. katta oturuyordu ben 2. katta. Yani aşkım ulaşılamaz durumdaydı (gülüyor) ya da bir uzaylıydı. Koca bir köpeği vardı hem de. O zamanlar 7 yaşındaydım, o yaşıma rağmen çok ciddi ve güçlü duygular yaşıyordum. Karşılıksız aşk. Trajik. 

Zoey: Onca yılın ardından, 7 yaşındaki sana nasıl bir tavsiye verirdin?

Danila: O yaşta kızlarla flört etmeye başlamıştım ve ne yaptığımı da çok iyi biliyordum. Yani o oğlana tavsiye falan vermezdim. 

Zoey: Belki de ondan tavsiye almalısın.

Danila: Maalesef, aşkta bir şeyleri tahmin etmek imkansızdır. Her zaman aynı hatayı yapıp kendimize bir daha o hatayı yapmayacağımıza dair söz veririz ama yine gidip aynı hatayı daha büyük şekillerde yaparız. Ve bu süper olur. 

Zoey: Artık kızlarla çıkmayı bırakıp evlenmeyi planlıyor musun?

Danila: Tabii ki bunu düşünüyorum. Bir gün evleneceğim ama şimdi değil. Yarın da değil. Öncelikle sana güvenen ve senin de güvenebileceğin birini bulmalısın. İtiraf etmeliyim ki kendi ailemi kurmanın nasıl bir şey olacağını hayal edemiyorum. Çevremdeki arkadaşlarımın yaşadığı güzel deneyimlere bakacak olursak bu çok büyük bir mutluluk. 

Zoey: Hayatında başına gelen en mükemmel şey neydi?

Danila: Kıçını koltuktan kaldırıp, kulağını telefondan ayırıp, Facebook'u, Instagram'ı falan kapadığında seni çarpan o muhteşem his. Avustralya'daki gün batımı, Toskana'daki üzüm bağları, Paris'teki The Musée de l' Orangerie'deki tablolar, sokaktaki insanlar, filmler, müzik... yani çok fazla şey. 

Zoey: Güzellik, sevdiğin kişinin gözlerindedir. İçten gelir. Bu arada hatırladım da hani ben sette ayağımı burkmuştum ve sen de endişelenmiştin. Teşekkürler. Acı senin için ne ifade ediyor?

Danila: Fiziksel ve ruhsal dayanamama durumu. Mesela biri sizin vücudunuzu esir alır, ruhunuza girer ve onu bombok eder bırakır. 

Zoey: O duyguları anlayabiliyorum. Peki aşk nedir?

Danila: Aktris Marina Golub'un sözleriyle: "Yokluğunda boğuluyorsunuz, varlığında da onun bütün dünyanız olduğunu fark ediyorsunuz." Bundan daha iyisini söyleyemezdim. Peki sen aşkı üç kelimeyle anlatır mısın?

Zoey: Kolay! Saygı. Espri anlayışı. Daima büyümek. 

Danila: Mükemmel.

İngilizce'den Türkçe'ye çeviri: elwiens
Rusça'dan İngilizce'ye çeviri: DhampirLife

Taramalar

imagebam.com imagebam.com imagebam.com  imagebam.com 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder