20 Kasım 2013 Çarşamba

Glamour Rusya Röportajı (Aralık 2013)

'Legend No.17' filmindeki karakterin çok pozitif biri, erkeklerin yerinde olmak isteyeceği, kadınların ise aşık olacağı bir kişilik. Fakat aktörler genelde kötü karakterleri oynamanın daha eğlenceli olduğunu söylüyor.

Bu bağlamda ben de kötü bir karakteri canlandırmanın daha kolay olduğunu düşünüyorum. Çünkü kötü karakterler kötümser, gaddar ve alaycı bir ironiye sahiptir, kitaplarında sempati yoktur. Bütün bunların hepsi sevecen, dürüst ve aşık birini canlandırmaktan çok daha kolay. Garip bir şey var ki pek çok aktör bunun için çaba göstermez böylece karakter gerçekçi ve adeta canlıymış gibi görünür. Fakat yine de her şey senaryoya bağlı. Bir oyuncunun eline iyi bir senaryonun geçmesi adeta bir hediye gibidir. Çünkü günümüzde gerçek ve canlı bir hikaye bulmak çok zor. Yapımcıların kötü karaktere sahip bir senaryoyla oyuncuya gittiği, oyuncunun senaryoyu aptalca ve sıkıcı bulduğu zamanlar da olmuyor değil.

Senin için hayattaki en ilginç şey nedir? Herkes kadınların genelde piç herifleri sevdiğini söyler. Sence de böyle mi?

Ben de kendime bu soruyu soruyorum ama bence biz erkeklerin içinde çok fazla iyilik ve biraz da kötülük harmanlanmış durumda. Belki de filmlerdeki gibi gerçek hayatta da bu tarz kişilikler görmek ilgimizi çekiyor. Filmlerdeki karakterlerin hepsini içinde barındıran gerçek insanlar istiyoruz.

Kendine zaman zaman kötü olma şansı tanıyor musun?

İzin vermek gibi mi? Bazen kendimi az da olsa kötü bir şekilde ortaya koyduğum oluyor. Fakat bu fani birini ele aldığınızda normaldir. Yine de kötü olmak asla kabul edilmez.

Vampir Akademisi'nde oynadın. Yakında vizyona girecek büyük bir yapım. Amerikan yapımı bu filmin yapım aşamasında seni etkileyen şeyler neydi?

Çok güçlü, profesyonel ve yetenekli insanları barındıran bir endüstri oluşu. Amerikan sineması, sektörün en güçlüsü. Her yıl çok iyi filmler ve diziler yapıyorlar. Fakat ne yazık ki bunların yarısı bile bizlere ulaşmıyor. Benim için çok basit bir deneyim değildi çünkü bu İngilizce çektiğim ilk projeydi. Yalnızca otel odamda tek başıma kaldığımda rahatlayabiliyordum. O sırada da bir sonraki günün çekimlerine hazırlanmam gerekiyordu. Birkaç ay boyunca günde 12-14 saat süren çekimler yaptık. Fakat yine de profesyonel açıdan baktığımda, çalıştığım harika oyuncular ve teknik ekiple yaşadığım bu deneyim inanılmazdı.

Amerika'ya sadece profesyonel açıdan mı ilgi duyuyorsun?

Çok ilginç bir ülke, yani her açıdan ilginç. Fakat ne yazık ki ülkemizde garip, saçma ve çok çirkin bir anti-Amerikan tutumu var. Başkanımız bile buna ön ayak oluyor. Son zamanlarda bu daha da arttı. Hayatında hiç Birleşik Devletler'e gitmemiş insanlar, bazı kalıplara göre bir yargıya varıyor. Mesela Ruslar'ın çok samimi ve açıksözlü, Amerikalılar'ın ise sahte gülümsemeleriyle, samimiyetsiz, basit ve açgözlü insanlar olduklarını düşünüyorlar. Bazen o insanlara dönüp "Kendi sivri dilli dürüstlüğümüzdense o sahte gülüşleri tercih ederim, çünkü bizim yaptığımız dürüstlük değil basitçe kabalık ve nefret," demek istiyorum. Amerikalılar'ın kibarlığı ve samimiyeti fazla göze çarpmıyor ama öyleler. Tabii ki bu durum ülkedeki bütün insanların öyle olduğu anlamına gelmiyor tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi. Fakat Amerika çok yetenekli bir toplum. Yoksa bu kadar insanı nasıl barındırabilirdi ki?

Bize ne tür insanların seni hayal kırıklığına uğrattığını söyleyebilir misin?

Yalan söyleyen, saygısız ve kültürsüz kişiler. Neyse ki hainlik yapan çok fazla insanla karşılaşmadım. Belki de o yüzden diğer insanların 'O kadar da korkunç bir şey değil!' dediği konularda rahatça konuşabiliyorum.

Kötü şeyler hakkında konuşmaya devam edelim hadi. Hiç mutsuz bir aşk yaşadın mı?

Bu ne demek istediğine bağlı. Pek çok insan karşılıksız, mutsuz aşkın, sevdiğin kişinin seni istememesi anlamına geldiğini düşünür. Ama bence iki insan birbirini sevdiği, beraber olmak istediği fakat çeşitli nedenlerden dolayı bir araya gelemediği zaman da mutsuz bir aşk yaşayabilir. Aşkta mutsuz olma hakkınız da var yani. Ama genel olarak ele aldığınızda oldukça karışık bir soru.

Renata Litvinova bir röportajında "Aşk, acı çekmektir," demişti.

Belki de. Ama ben bu söze 'zaman zaman mutlulukla gölgelenir,' diye bir ekleme yapardım.

İngiliz bilim insanları kadınların aşka, erkeklerin ise arkadaşlık ve çalışmaya ihtiyaç duyduğunu söylüyor. Bu doğru mu sence?

Bu bağlamda biraz garip ve deforme bir adamım sanırım. Çünkü ben de aşka ihtiyaç duyarım. Bazen onsuz yaşayabilir, sadece işime bakarım ama bir süre sonra aşksız, sevgisiz boğuluyor gibi hissederim.

Ömrün boyunca sürmesini dilediğin bir aşk mı istiyorsun?

Bilmediğim bir şeyi isteyemem sanırım. Bu çok hayalperest olur. Dün mükemmel insanlar olan, Leonid Zorin ve Tatyana Zorina çiftini ziyaret ettim. Leonid Zorin, muhteşem bir oyun yazarı. Kendisi 'Warsaw Melody'i yazdı. 89 yaşında ve  onunla aşk hakkında konuştuğumuzda bana "Tatiana'nın yan odada, yanımda olduğunu bilmeye ihtiyacım var. Ancak o zaman sakinleşip iyi hissedebilir ve güzel yazabiliyorum," dedi. Çok güzel ve kolay bir şey olduğunu söyledi... tabii ki bende böyle bir şeyler hissetmek isterdim. Her ne kadar hakkında yüksek sesle konuşmak garip olsa da...

***

GQ Dergisi'nde 'Yılın Adamı', Premium Dergisi'nde 'Yılın Snob'u (En Başarılısı) ve Glamour Dergisi'nde 'Yılın Adamı' seçildin. Bütün bunlar hakkında nasıl hissediyorsun? 

İnsanların benim için oy kullanmaları gerçekten çok hoş bir durum. Tüm başlıklar bir kenara sonuçta bu bir başarı. Fakat bunlarla doğru şekilde - çok fazla ciddiye almadan ve böbürlenmeden - başa çıkmalıyım. Yani süper bir şey, yola devam!

Gelecekteki planların neler? 

Tiyatro, film ve özel projeler. Maly Drama Tiyatrosu yönetmeni Lev Abramovich Dodin hocam ile yeni bir oyun olan 'Vişne Bahçesi'nin provası, Andrei Kovalchuk'un yönetmenliğini yaptığı 'Viking' isimli gelecekteki bir film projesi ve konuşmak için çok erken de olsa Peter Anurova ile 'Decorator' filmi. 

Kadınların ne istediğini bilen türde bir erkek gibi görünüyorsun. Sence onlar ne ister? 

Biraz garip olacak ama kadınların ne istediği hakkında hiçbir fikrim yok... Sanırım onlar zor olanı ama aynı zamanda da en basit şeyleri istiyorlar. Bu konuda çok fazla şey söylendi, basitlik ve banallik arasında tehlikeli bir çizgi var. Ve buna rağmen bana öyle geliyor ki onlar aşkla, anlayışla mutlu olmak istiyorlar. Ve bu çok zor ama aynı zamanda hepimizin ihtiyacı olan bir şey.

Danila Kozlovsky'nin iPod'unda neler var? 

En sevdiğim şarkı Ludovico Einaudi'den "Divinere" ve Dario Marianelli'den "Atonement".

Çeviri: elwiens | missfirat 
 Dergi taramalarında buradan ulaşabilisiniz.
KozlovskyBR: 1 | 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder